"Said Halim Paşa Yalısı Uygulaması", Mimaride Türk Millî Üslûbu Semineri [11-12 Haziran 1984], İstanbul, 1984, s. 119-125.
SAİD HALİM PAŞA YALISI UYGULAMASI
Türk milletinin ve Anadolu uygarlığının kültür-sanat varlıklarını, mimari mirasını, doğal, tarihsel, kültürel ve estetik değerlerini ve bu kavramların içine girecek her türlü belgesel değeri korumak, yaşatmak ve bu değerlerin geçmişle gelecek arasında kültürel bir bağ dokusu şeklinde devamlılığını sağlamaya katkıda bulunmak amacıyla 20 Mayıs 1976 tarihinde Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı (TAÇ Vakfı) kurulmuştur.
On sekizi tüzel kişilikte, otuz iki üyeden oluşan vakıf mütevelli heyeti, bugüne kadar kuruluş amacına uygun olarak onu aşkın onarım uygulaması gerçekleşmiştir.
Bu tebliğimde sizlere vakfın en son çalışması olan Said Halim Paşa Yalısı restorasyon uygulamasını özetle sunmak istiyorum.
Aslanlı Yalı olarak da bilinen ve günümüzde Said Halim Paşa Yalısı olarak anılan yapı, Yeniköy’dedir. Bina Logothet (Logothet: Özellikle malî konularla ilgili Ortodoks patrik vekilidir) Yalısı olarak yapılmıştır. Yalının orijinal bahçesinin çok büyük olduğu ve set bahçeler halinde yamaçlara kadar uzandığı bilinmektedir. Mevcut yalı ile bahçe bağlantısını, pek çok Boğaz yalısında olduğu gibi yolu geçen bir köprü sağlamaktaydı. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânıyla birlikte “logothetlik” kaldırılmış ve Logothet Yalısı, Vlakos adlı bir bankere satılmıştır. Kısa bir müddet sonra da Osmanlı Devleti’nde Şûrâ-yı Devlet üyeliği ve sadrazamlık yapan Mısır asıllı Said Halim Paşa, yalıyı satın almış, paşanın isteği üzerine de Paşa adlı bir kalfa yalıda bazı değişiklikler yapmıştır.
Önceleri daha küçük ölçülerde bir plana sahip olan harem-selâmlıklı yalı, kara yönüne doğru büyütülmüş, harem bölümüne barok üslûpta bir merdiven, merdivenin ışık alması için de çatıya bir fener ilâve edilmiş, yalının her iki girişine art nouveau karakteri, ahşap camekânlı, mermer zeminli giriş bölümleri eklenmiş, çatı kenarlarına ahşap parapetler konulmuş, böylelikle yalı orijinal haline göre daha arabesk bir üslûba bürünmüştür. 1950’lere kadar Said Halim Paşa vârislerinin elinde kalan yapı, daha sonraları Turizm Bankası’na satılmış ve kısa bir süre sonra da selâmlık bahçesi yönüne Carlton Oteli yapılmıştır. Giderek ihtiyacı artan otel de, yalıyı çeşitli amaçlarla kullanmaya başlamış, örneğin yalının hemen yol cephesine kalorifer dairesi yapılmış, harem bahçesi ise plaj olarak kullanılmıştır. Gerek zaman içerisindeki yıpranma gerekse kötü kullanım sonucu yalı önemli ölçüde tahrip olmuştur.
Vakıf tarafından, Boğaziçi’nde örnekleri süratle yok olan geleneksel sivil mimarlık örneklerini kurtarmak ve turizm amaçlı kullanıma açmak amacıyla yapılan çalışmaların, Said Halim Paşa Yalısı’ndan başlanması uygun görülerek, 5 Haziran 1980 tarihinde TAÇ Vakfı ile Turizm Bankası arasında bir protokol yapılmış ve söz konusu yapının onarımına başlanmıştır.
Onarım çalışmaları sırasında karşılaşılan en önemli sorun, yapıya ne ölçekte müdahale edileceği konusuydu. TAÇ Vakfı Bilim Kurulu’nda gerek projelendirme, gerekse uygulama sırasında bu konu enine boyuna tartışılmış ve çeşitli kararlar alınmıştır (TAÇ Vakfı Bilim Kurulu kararları doğrultusunda hazırlanan restorasyon projeleri Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından onandıktan sonra uygulamaya başlanmıştır. Gerek bu kararların alınması gerekse uygulama sırasında ortaya çıkan güçlükleri, konuya yaklaşımı ve derin bilgisiyle çözen Sedad Hakkı Eldem hocamıza bu restorasyonun tamamlanmasında çok şey borçlu olduğumuzu belirtmek isterim). Böylelikle denizden gelen tahripleri önlemek amacıyla takviye edilen rıhtımın yeniden düzenlenmesi sırasında yapıya sonradan ilâve edilerek yalı içine çok ters bir noktadan girişi sağlayan ve rıhtımdan merdivenlerle çıkılan mermer platform kaldırılmış, deniz cephesinin bütünlüğü yeniden sağlanmıştır (Sonradan kapı haline getirilen bir pencere bu girişi sağlamakta ve doğrudan çalışma odasına girilmekteydi).
Çatı kenarlarına Paşa Kalfa tarafından eklenen ahşap parapetler de bu tartışmalar sırasında gündeme gelmiş, gerek yalının genel görünüşünü bozucu etkileri, gerekse tam anlamıyla çözülemeyen detay problemleri sebebiyle kaldırılmasına karar verilmiştir (Ahşap parapetler sebebiyle gizli dere haline getirilen su olukları sık sık tıkanıp, yapının su almasına sebep olmaktaydı).
Onarım sırasında hakkında karar verilmesi gereken en önemli nokta çatı feneri idi. Said Halim Paşa’nın isteği ile ilâve edilen ve merdivene ışık veren fenerin yapılabilmesi için çatı konturu değiştirilmiş, yalının dış görünüşü bu ebattaki diğer yapılarımıza göre daha farklı bir şekil almıştı (AA kesitinde de görüleceği gibi çatı feneri yapıya göre bir miktarda akstan kayıktı). Aynı zamanda detay çözümü açısından da önemli yanlışlar taşıyan fener, büyük ölçüde de tahrip olmuştu.
Çatı fenerinin tamamen kaldırılması yapının iç görünüşünde büyük değişikliklere sebep olacağından, bu yola gidilmekten vazgeçilmiştir. Bunun yerine çatı fenerinin, yükseltilen ve denizden topuz çatı görünümüne getirilen çatı içine alınmasına karar verilmiştir.
Başlangıçta dört yönden çatı eğimine uygun camlarla aydınlatılması düşünülen merdiven evi düzenlemesinden, uygulama sırasında camların dış görünüşteki olumsuz etkileri sebebiyle vazgeçilmiş ve bunun yerine aydınlatmanın üç yandan sunî ışık, yalnızca kara yönünden ise gün ışığı ile yapılmasına karar verilmiş ve uygulama buna göre yapılmıştır.
Bu değişikliklerin yanı sıra yalının bütün elektrik ve ısıtma-havalandırma tesisatı yeniden yapılmış ve yangın ihbar sistemi kurulmuştur.
İç süslemeler (altın varak ve kalem işleri), dekorasyon elemanları tamir edilmiş, avize kapı kolu ve kilitleriyle pencereler elden geçirilmiş, temizlenmiş, yeniden monte edilmiştir.
Onarım öncesi plaj olarak kullanılan ve bu sebeple çeşitli zamanlarda çok kötü ilâveler yapılan harem bahçesi yeniden düzenlenmiş, buradaki eklentiler kaldırılmıştır. Harem bahçesinde yapılan en önemli düzenleme faaliyeti, orijinal yalının günümüzde yalnızca çok az izleri kalan deniz hamamının yeniden yapılmasıdır. Sekiz mermer sütun ile taşınan ve bir metal kafesle örtülü olan deniz hamamı, belki de geçmişte pek çok örneğini bildiğimiz bu tür yapıların tek örneğidir.
Said Halim Paşa Yalısı’ndaki onarımda temel ilke, yapının ilk inşa edildiği zamanki özelliklerine kavuşturulması ve sonradan yapılan, yer yer de bütünü bozucu etki meydana getiren değişikliklerden arındırılması olmuştur. Böylelikle eklektik özellikleri ağır basan yapı geleneksel sivil mimarimize bir parça daha uyumlu hale gelmiştir (Bu yazı için gerekli belgeleri temin eden, rölöve ve restorasyon projelerini hazırlayan ve uygulayan TAÇ Vakfı Teknik Bürosu’ndaki meslektaşlarına teşekkür ederim).
NOT
Seminerde sorulduğu gibi onarım öncesi var olan ve onarım sonrası kaldırılan çatıdaki eski Türkçe levha Said Paşa’nın tuğrası olmayıp “yâ mâlike’l-mülk” yazısıdır.